prof. Dr. Cem Terzi: Bugün uyanmazsak bir gün Orta Çağ’ın karanlığına uyanabiliriz.
İZMİR – Maraş’ta meydana gelen ve on binlerce kişinin ölümüne neden olan depremlerin ardından Halk Köprüsü Derneği Kurucu Lideri Prof. Dr. Cem Terzi ve beraberindeki sağlık gönüllüleri grubu deprem bölgesine gitti. Hatay’ın Samandağ ilçesine ilaç ve diğer gerekli tıbbi malzemeleri ulaştıran ekip, bölge ile ilgili izlenimlerini aktardı. Terzi, uzun bir yolculuktan sonra Samandağ’a ulaştıklarını ve depremzedelerin kaldığı bahçe ve seralarda kaldıklarını ifade etti.
‘SABAH UYUYORUZ VE ORTAÇAĞ KARANLIĞINA UYANIYORUZ’
Bölgede 10 binden fazla artçı sarsıntının meydana geldiğini belirten Terzi, “Deprem mağdurlarının yaşadığı koşulları gerçek anlamda deneyimleme fırsatı bulduk.” Ertesi sabah getirdikleri erzakları bölgeye dağıtmak için çalışma başlattıklarını, depremin olduğu ilk andan itibaren kurtarma çalışmalarını yürüten Samandağlıların öncülük ettiğini anlatan Terzi, “Bize öyle söylendi. 48 saat boyunca ne bir yardım ne de arama kurtarma geldi.Arama kurtarma ekiplerinin çok geç geldiğini söylediler.Depremden kurtulan bir kişi, “Uyuduk ve sabah Orta Çağ’ın karanlığına uyandık. “Bu nedenle çok ölüm oluyor. Çok kişinin donarak öldüğünü sanıyorlar” dedi.
‘UYGUN OLMADIĞI İÇİN YARDIMIN GECİKMİŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR’
İnsanların önemsenmeme psikolojisi içinde olduğunu belirten Terzi, “Çok önemli bir olumsuzluk psikolojisi var. Bu çok üzücü bir şey. İnsanları bu kadar marjinal hissetmek incitiyor. Etnik çeşitliliğe sahip çok özel bir bölge burası. Bu nedenle aidiyet sorunu yaşamamalarına rağmen tüm tarihsel süreç ve bağlamda birinci sınıf vatandaş olarak görülmediklerini söylüyorlar” dedi.
Bölgenin etnik yapısına da değinen Terzi, şöyle devam etti:
“İletişim kurduğumuz birçok kişinin ana dilinin Arapça olduğunu gördük. Sohbet ettiğimizde dedelerinin Suriye’den Lazkiye’den göç ettiğini, ilk geldiklerinde Ermenilerin çok olduğunu söylediler. Tarımda Ermeni ailelerin yanında giderek ortakçılık yaptıklarını, tehcirden sonra Ermenilerin terk etmesinden sonra çiftçiliğe başladıklarını, kendilerine has dini, kültürel özellikleri ve ritüelleri olduğunu, hiç dişi hayvan yemediklerini, sadece erkek (öküz) eti yediklerini, Örneğin, onların özel bir yaşam kültürleri ve yaşam tarzları var ve bunu korumaya çalışıyorlar, Arap Alevilerin dışında Arap Hristiyanlar da var, Musevi aileler çok az, Vakıflı köyü ve çevresinde çok az Ermeni aile var.
‘KÜLTÜRÜMÜZÜN ÖLDÜRECEĞİNİ’ DÜŞÜNÜYORLAR
İnsanların kültürlerinin yok olmasından korktuğunun altını çizen Terzi, “Bu toprakları terk edersek yerimize başka insanlar gelir, buranın nüfusunu tamamen değiştirirler. Kültürümüz yok olur.” Bir konu, ‘Bize ve kültürümüze ne olacak?’ “Bu hem Samandağ hem de Antakya için aynı. Çok önemli bir güvensizlik var. Bu güvensizlik sadece AK Parti iktidarından kaynaklanmıyor, merkezi yönetimlerin ona hep üvey evlat muamelesi yapmasından da kaynaklanıyor. Hep dezavantajlı durumdalar, ve bu dezavantaj, beyin sarsıntısı durumunda ortadan kalkma riski altındadır.” Önümüzde çok güçlü bir süreç olduğunu düşünüyorlar. Yine yapılanma sorununda insanlara daha sadık bir yere taşınmaları teklif edildiğinde bunu kimse istemez. Bunu aşmanın tek yolu, oradaki karar sistemini yerele devretmek. Demokratik ve katılımcı bir mekanizma ile kendi kararlarını verirlerse buradan oraya inançlı bir gelecek kurabilirler. TOKİ’yi göndererek değişim ve dönüşümü başlatmak mümkün değil.
‘BİR AY GEÇSE BİLE DÜŞÜNECEK HİÇBİR ŞEY YOK’
Depremin televizyonda göründüğünden çok daha büyük ve feci olduğunu belirten Terzi, aradan geçen zamana rağmen bölgede ihtiyaçların devam ettiğini söyledi. Terzi, “Bir ay geçmesine rağmen ne Samandağ’da ne de Antakya’da toparlanma adına büyük bir şey yok. Kaos devam ediyor. İnsan kendi başının çaresine bakmak zorunda. Bazı yerlerde çadırlar kuruldu ama kalanlar var. hala enkazın dibine kurdukları çadırlarda yaşayan insanlar iş bitmiyor su tuvalet banyo ısıtma ihtiyacı var hastaysan doktora nasıl ulaşacaksın araç yok , toplu ulaşım diye bir şey yok. Devletin kurumları da perişan” dedi.
Ölen ve kaybolanların kayıt altına alınmasının büyük sorun olmaya devam ettiğini belirten Terzi, “İnsanlar hala yakınlarını arıyor. Her zaman 40 bin ölüm oluyor. Ancak ölü sayısının 10 katı olduğu söyleniyor. . Bize sık sık söylenen buydu.” Sağlık hizmetlerine ulaşmanın zor olduğunu belirten Terzi, hasta depremzedelere ulaşılarak sağlık hizmeti ve koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesi gerektiğini de ifade etti.
‘YAŞAM ŞARTLARI İYİLEŞTİRİLMEZSE HASTALIKLAR YAYILIR’
Bölgede su, mama ve beslenme sorununun devam ettiğini belirten Terzi, “Kızılay ve İBB dahil gıda dağıtımı var. Ancak insanlar yiyecek almak için uzun kuyruklarda bekliyor. Bu depremzede için çok güçlü bir durum. Oturup bir bardak su içmek veya yemek yemek için masa yok. İnsanlar bu şekilde mi beslenecek? Öte yandan şeker hastaları ve tansiyon hastaları da var. Salgınların da arttığını ifade eden Terzi, “Uyum, bit, ateşli ishal hepsi var ve sayıları daha da artacak. Yaşam koşulları iyileştirilmezse hastalıkların yayılacağı koşullar ortaya çıkacaktır” dedi.
Herkesin en az bir kez deprem bölgesine gitmesinin önemini vurgulayan Terzi, son olarak şunları söyledi:
“Bence herkes bir kez oraya gitmeli. Hepsinin, kötü yöneticilerin karşısına çıkıyoruz. Bunun koca bir şehrin yıkımına mal olduğunu görüyoruz. Bu anlamda ayna gibi diyebiliriz. Bizim için gerçek bir fırsat. Yüzleşme.Gerçek bir zihniyet ve yaşam dönüşümüne karar verilmezse ülkenin geleceğini göreceğiz.İstanbul ve İzmir’de depremlerin geleceğini göreceğiz,çünkü depremler böyle olacak.Bizim geleceğimiz 6’lı ya da 6’lı masa değil. bir şey.Geleceğimiz binlerce yıllık bir şehir orada kaybolmuş.İstanbul ve İzmir böyle yok olabilir.Bir gün hepimiz ortaçağın karanlığına düşeceğiz.Uyanabiliriz.Uyanmaya karar vermezsek bugün kalk!”